aileye, ataya, öğretmene vefadan da bihaber, tıpkı kıyılarımız ve denizimiz gibi yağmalanmış masumiyetimizle, büyüdükçe kibarlık budalası olduğumuzda nezaketten eser bulunmayan davranışlarımızla, bilip te uygulamadığımız pek çok adab-ı muaşeret kuralını her çiğneyişimizde kaybettiğimiz utanma duygusuyla beraber biraz daha yalancı oluyoruz,
yarım yamalak kullandığımız yabancı dilleri de anadilimiz gibi mahvettiğimiz her an öğretmenlerimizin kemiği sızlıyor.
iyi ve güzel olandan yana atıyor yorgun gönlümüz, lakin oturduğumuz yerden ahkam kesmekle geçmez bu karanlık dağıtmak için ufkumuzdaki bulutları,yenmek için onca haksızlığı, hedonizme yenik düşlerden, vurdumduymazlıktan uyandırmak için, belki tutunacak bir dost eli ister, belki de bir kızıl esinti, şairin dediği gibi: Ben güzel günlerin şairiyim Saadetten alıyorum ilhamımı Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum Mahpuslara affı umumiden... Çocuklara müjdeler veriyorum Babası cephede kalan çocuklara... Fakat güç oluyor bu işler Güç oluyor yalan söylemek... MELİH CEVDET ANDAY
Farklı yerlerden gelip farklı yönlere bakan insanlardık tartışmamızın politikayla filan da ilgisi yoktu görebildiklerimizi anlatabilmek için uğraşırken her birimiz kendi bildiklerimizin sağlamasını aldık yeniden...
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.
Orhan Veli
8 Kasım 2010 Pazartesi
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek. Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek. Bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek, Çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek. - Çek ciğerlerine, bir nefes daha çek, Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.