Sayfalar

25 Ocak 2011 Salı

Kim kaybetmiş de biz bulmuşuz


Günümüzde kimin kaybeden kimin kazanan olduğunu
giderek yitirdiğimiz toplumsal ve kültürel değerlere bakarak söylemek çok zor.
Elbette herkes kendine göre bir pencere açıp öyle bakacak hayata,
yoksa çekilmez olurdu.
Ancak
Dışlamak
ayrıştırmak
ötekileştirmek
hiçimsemek
kökenli duygu ve davranışlar bütünleştirmez.

Bireyler birbirine hoşgörüyle yaklaşırsa toplum daha güçlü olur.

Ocak 2011 tarihli radikalde o
kuyunca ötekileştirme niyeti hissettiğim
cüneyt özdemir'in
yazısını paylaşıyorum:

Fragmanlar dönmeye başladı, yeni kaybedenler kulübümüz hayırlı olsun! Fragmanda izlediğim tipler bana, Hakan Günday romanlarının vazgeçilmez kahramanlarını andırdı. Hani şu entelektüelliğinden mahcup gözükürken alt metinde övünenler. Düzenli bir hayat yerine uyduruk işlerle avunanlar. Para kazanmayı zul olarak görenler. Çalışan insanları aşağılayıp yan gelip yatmayı marifet sayanlar. Sisteme karşı gibi gözükseler de sistemin içindeki ailelerini, arkadaşlarını binbir türlü numarayla sömürenler. Reklam dünyasının kokainmanları, yaşını başını alsa da hâlâ potansiyel vaat eden genç emeklileri, sanat dünyamızın alkolik kafe bekçileri, gazeteciliğin ‘hasbi tembel erleri’. Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı ile kıyaslandığında üstadın kemiklerini sızlatanlar. Evlerde toplanıp saatler süren seanslarda gecelerini tüketen Playstation canavarları. Gece uyumamakla övünenler. Tüm bunları yaptıkları için kendilerini farklı zanneden ve kaybetmeyi marifet olarak sunanlar familyası. Liseli kızların “Ay çok enteresan yaa” bulduğu adamlar. Üniversitelerin kantin bekçileri... Douglas Coupland’ın ‘X kuşağı’nın çakma Türkiye temsilcileri...Ne de çoklar etrafımızda değil mi? Yazdıkça yazası geliyor insanın...Bu tür züppelikleri kaybetmek olarak sunan yeni bir şehir kültürü oluştu.
Kaybedenler kulübünü merakla bekliyorum. Bakalım tüm bu değerlerle dalgasını mı geçiyor, yoksa öpüp başının üstüne mi koyuyor?

16 Ocak 2011 Pazar

ya sonra?




Bizden sonra kalanlara bırakacak çok daha güzel eserlerimiz olabilir,

TOKI İstanbul'a ve Halkına yaptıklarına karşılık stadyum inşaatıyla günah çıkartıyor, futbolseverlerin kalbinde taht kurabilecek mi acaba?

Tarihle hesaplaşması bitmeyen muhafazakar iktidar dünkü suçluların cezalarını affederek hangi vicdanı rahatlatıyor ?

Resimle, heykelle, müzikle uğraşarak ahlak ve tarih dersi verilmez, o dersleri müfredattan bunun için mi kaldırdılar?

Sabret ey dizilerle, gezilerle, futbolla uyutulan sevgili halkım, 10 yıl sonra kim öle kim kala?

Elbette küreselleşmenin bütün yükünü bordro mahkümları ve emekçiler tek başına ödemeyecek...

-Karanlık dönemlerde peki,
Şarkı da söylenecek mi?
-Elbette şarkılar da söylenecek
Belgeleyen karanlık dönemleri.

BERTOLT BRECHT