Sayfalar

27 Kasım 2010 Cumartesi

öğretmenler günü için



aileye, ataya, öğretmene vefadan da bihaber, tıpkı kıyılarımız ve denizimiz gibi yağmalanmış masumiyetimizle, büyüdükçe kibarlık budalası olduğumuzda nezaketten eser bulunmayan davranışlarımızla, bilip te uygulamadığımız pek çok adab-ı muaşeret kuralını
her çiğneyişimizde kaybettiğimiz utanma duygusuyla beraber biraz daha yalancı oluyoruz,

yarım yamalak kullandığımız yabancı dilleri de anadilimiz gibi
mahvettiğimiz her an öğretmenlerimizin kemiği sızlıyor.

22 Kasım 2010 Pazartesi

YALAN


iyi ve güzel olandan yana atıyor yorgun gönlümüz,
lakin oturduğumuz yerden ahkam kesmekle geçmez bu karanlık
dağıtmak için ufkumuzdaki bulutları,yenmek için onca haksızlığı,
hedonizme yenik düşlerden,
vurdumduymazlıktan uyandırmak için,
belki tutunacak bir dost eli ister, belki de bir kızıl esinti,


şairin dediği gibi:


Ben güzel günlerin şairiyim

Saadetten alıyorum ilhamımı

Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum

Mahpuslara affı umumiden...

Çocuklara müjdeler veriyorum

Babası cephede kalan çocuklara...

Fakat güç oluyor bu işler

Güç oluyor yalan söylemek...


MELİH CEVDET ANDAY

14 Kasım 2010 Pazar

iyi bayramlar

Yeryüzündeki bütün canlıları kurban etsek de
günahlarımızın kefaretini ödeyemeyiz nasılsa
O zaman niye telef ediyoruz hala birbirimizi?

10 Kasım 2010 Çarşamba

On Kasım'a dipnotumdur,


Farklı yerlerden gelip farklı yönlere bakan insanlardık
tartışmamızın politikayla filan da ilgisi yoktu
görebildiklerimizi anlatabilmek için uğraşırken
her birimiz kendi bildiklerimizin sağlamasını aldık yeniden...

Neler yapmadık şu vatan için!

Kimimiz öldük;

Kimimiz nutuk söyledik.

Orhan Veli

8 Kasım 2010 Pazartesi


Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
Bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
Çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- Çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.

ZİYA OSMAN SABA

25 Ekim 2010 Pazartesi

gündelik yaşam hattı



hayatta ayakta kalanlardan mısınız?
cam kenarında mı, yoksa koridorda oturanlardan mısınız?

"hayat beklemez" deyip önceden biletini alanlar,
numaralı koltuklarına önceden gelip kurulur...
"beni almadan gitmez" diyenler peşinden koşar.

en güzeli;
"bunu kaçırsam da başka hayatlardan birinde yer bulurum"
demenin rehavetidir.

24 Ekim 2010 Pazar

mutluluğun resmi


Bebeğine sarılmış çizgi film izlerken uyuyakalan Leyla mutluydu...
Mutluluğun resmi herkese göre farklıydı, kalıcı değildi, günde yüz kere değişebilirdi, demek mutluluk ta resim gibi kalıcı değil anlıktı...
Çocukluğumda mutlu olduğum anları gelişigüzel bellek raflarımdan çekip alırken birden bugün gazetede gördüğüm bir portreye takıldım. Televizyon dizilerinden birinde sorunlu bir ailenin mutsuz çocuğuyla etiketlenmişti bu imaj.

Benimse henüz televizyon renklenmeden önceki renkli çocukluğuma etiketliydi bu resim.
Komşumuz polis emeklisi Melahat Teyze'min eski Hayat Mecmuası ciltleriyle dolu kütüphanesinde geçirdiğim öğledensonralar canlandı birden. Duvarlarında karpuzlu, kızlı takvim ve posterlerden yapılmış kendinden çerçeveli tablolardan biri de bu "ağlayan çocuk"tu.
Daha sonra otobüslerin arka camlarında, dükkanlarda sık sık rastlanan ucuz imgelerden biri oldu, çıktı. Hatta işyerindeki genç bir yöneticimizin yüz ifadesiyle de çok benzeşirdi.


O zamanlar takvim ve posterlerle süslü duvarlarımızda yağlıboya tabloyu ilk kez kuzenimin lisede resim dersi için yaptığı Degas kopyasında görmüştüm. Çok etkilenmiştim.
Mutluluğun resmi buydu işte...artık benim yaptığım resimler de evde duvarlara asılıyordu.