Sayfalar

insan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
insan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2010 Salı

ta...ta..tata..tatata...


"üreme bezleriniz denk düşmüş trompet çalıyor"
...daha nasıl anlatsam ki herkes kendi sesini duyar ancak bağırınca:)
kimsenin kimseyi doğru düzgün dinlemediği, dinlese de anlamadığı
çünkü herkesin kendi etekleri ateş içinde bir sınavdayız.
başkasının mutluluğunu kıskanmak yerine birlikte sevinmeyi öğrensek,
öteki'nin üzüntüsünü paylaşıp anlayışla dinlesek çok mu zor?
böylece zamansız ve akorsuz trompet sesleri giderek azalır belki...

11 Nisan 2010 Pazar

SANAT NEDEN GEREKLİDİR?




SANAT


-Karanlık dönemlerde peki,
Şarkı da söylenecek mi?
-Elbette şarkılar da söylenecek
Belgeleyen karanlık dönemleri.

BERTOLT BRECHT

İnsanı çoğunlukla umutsuzluğa sürükleyen gündelik olaylar için bunca emek ve zaman tüketilirken sanatın gerekliliği üstüne tartışılması ne kadar da gereksiz.
Bazı güçlerin kendi çıkarları uğruna harcadığı ekonomik, politik, felsefi her türlü emek ve zaman insanlık tarihinde belki bir tek cümleyle yer alacak: " Yaşadı, kazandı, kaybetti ve öldü"
Oysa bir şarkıyı, bir şiiri paylaştıkça insana dair ne varsa eksilmeden çoğalacak,
sonsuza dek yaşayacak.
Doksan dakikalık bir futbol karşılaşması üzerine günlerce tartışılıyorken, medyada çok büyük yorum ve açıklamalar yapılıyorken, izleyicisi için ölümsüzlüğü tartışılmaz bir sanat eserine ayıracak vakti olmayanlar kendi yaşamlarının gerekliliğini sorgulamalı.

5 Mart 2010 Cuma

Kent Şarkıları


Kentleri ve kentte yaşananları anlatan,
kent yaşamına dokunan şarkılar dinliyorum bir süredir :
İnsan mıdır kente can veren ?
canı kentten mi alıyoruz yaşamak için?
Şarkılarda kişiselleştirip kentle kavga ediyoruz,
bizi üzüyor ya da sevindiriyor yaşadığımız sokaklar,
bizi sorguluyor, yargılıyor, hapsediyor...
kaçıyoruz ama peşimizi bırakmıyor...
Şehirdeki insanların uzaklaştığı özlediği bir geçmişi hatırlatıyor şarkılar:
Şehir suçludur hani hep, vakit yoktur: trafiktir, çocukların ödevleridir
giderek mazeretlerden örülü yalnız bir yaşam kurarız.
Kentler de insanlar gibi giderek yaşamın içinde masumiyetini kaybeder.
Her kentin ayrı bir dinamiği vardır, uymazsan ayakta kalamazsın,
bazen zordur ayak uydurmak şehrin kurallarına,
hele de tutkuluysan , yüksekteyse gözün, korkmayı unutmalısın, yoksa tutunamazsın.
Kentler vardır; duvarlarından utanır, çünkü kurşuna dizilen insanların izi durur hala...
Kentler vardır; sokaklarından utanır, çünkü insanlar aşağılanmıştır o sokaklarda...
İnsanın insana ettiklerinden kentler utanır,
sokaklar utanır, duvarlar utanır da...
...insan ne zaman utanır bilinmez?