skip to main |
skip to sidebar
Kim kaybetmiş de biz bulmuşuz
Günümüzde kimin kaybeden kimin kazanan olduğunu
giderek yitirdiğimiz toplumsal ve kültürel değerlere bakarak söylemek çok zor.
Elbette herkes kendine göre bir pencere açıp öyle bakacak hayata,
yoksa çekilmez olurdu.
Ancak
Dışlamak
ayrıştırmak
ötekileştirmek
hiçimsemek
kökenli duygu ve davranışlar bütünleştirmez.
Bireyler birbirine hoşgörüyle yaklaşırsa toplum daha güçlü olur.
Ocak 2011 tarihli radikalde okuyunca ötekileştirme niyeti hissettiğim
cüneyt özdemir'in yazısını paylaşıyorum:
Fragmanlar dönmeye başladı, yeni kaybedenler kulübümüz hayırlı olsun! Fragmanda izlediğim tipler bana, Hakan Günday romanlarının vazgeçilmez kahramanlarını andırdı. Hani şu entelektüelliğinden mahcup gözükürken alt metinde övünenler. Düzenli bir hayat yerine uyduruk işlerle avunanlar. Para kazanmayı zul olarak görenler. Çalışan insanları aşağılayıp yan gelip yatmayı marifet sayanlar. Sisteme karşı gibi gözükseler de sistemin içindeki ailelerini, arkadaşlarını binbir türlü numarayla sömürenler. Reklam dünyasının kokainmanları, yaşını başını alsa da hâlâ potansiyel vaat eden genç emeklileri, sanat dünyamızın alkolik kafe bekçileri, gazeteciliğin ‘hasbi tembel erleri’. Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı ile kıyaslandığında üstadın kemiklerini sızlatanlar. Evlerde toplanıp saatler süren seanslarda gecelerini tüketen Playstation canavarları. Gece uyumamakla övünenler. Tüm bunları yaptıkları için kendilerini farklı zanneden ve kaybetmeyi marifet olarak sunanlar familyası. Liseli kızların “Ay çok enteresan yaa” bulduğu adamlar. Üniversitelerin kantin bekçileri... Douglas Coupland’ın ‘X kuşağı’nın çakma Türkiye temsilcileri...Ne de çoklar etrafımızda değil mi? Yazdıkça yazası geliyor insanın...Bu tür züppelikleri kaybetmek olarak sunan yeni bir şehir kültürü oluştu.
Kaybedenler kulübünü merakla bekliyorum. Bakalım tüm bu değerlerle dalgasını mı geçiyor, yoksa öpüp başının üstüne mi koyuyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder