Sayfalar

28 Eylül 2010 Salı

Ne Mutlu Bölünebilirim Diyene...



Ömer Seyfettin okuyarak büyüyenlerden misiniz?
Kemalettin Tuğcu okudunuz mu büyürken?
Siyah İnci, Polyanna, Define Adası, Toby Tyler, Şeker Portakalı, Çocuk Kalbi....
sahaflardan başka yerde bunlara rastladınız mı?
Tom Amca'nın Kulübesi'ni okurken neler hissettiniz?
İlk kez Anna Frank'ın Hatıra Defteri'ni okuduğunuzda mı faşizmle tanışabildiniz?
Galilei, Sokrates, Eflatun size ne demek istiyordu? Siz ne anladınız?
Brecht okumaya başladığınızda yıkılan inançlarınızı ne zaman toparladınız?
Toparladığınız bütün inançlarınızın faiziyle markalar satın alabiliyorsanız,
İstanbul'un da hayatınız gibi parsellenip satıldığını farketmiş olmalısınız.
Bölünen ve bölünemeyen sayıları öğrenmiştik bir zamanlar...
Bölünerek daha rahat yönetilen toplumlarda hafıza ve vicdan olmaz.
Ne mutlu bölünebilen sayılara....

21 Eylül 2010 Salı

2milyonistanbullu


Hiçbir köprü, hiçbir otoyol, hiçbir plaza çocuklarımıza bırakacağımız ağaçlar kadar mutluluk vermez...
3.köprü projesi nedeniyle kesilecek ağaç sayısı : En az 1.610.372

http://www.2milyonistanbullu.com/

13 Eylül 2010 Pazartesi

Vazgeçtim


66. Sone

Shakespeare

Çeviri: Can Yücel



Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.


11 Eylül 2010 Cumartesi

evet-hayır




...referandumun sonucunda ne evete ne hayıra...
.gurultu ve goruntu kirliliği biraz olsun azalacak ya...
işte buna seviniyorum.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Hayat bayram olsa


Hayat bayram olsa
Şarkı sözü : Şenay Yüzbaşıoğlu

Şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi sevmeyi bilendir
Şu dünyadaki en bilge kişi kendini bilendir
Şu dünyadaki en olgun kişi acıya gülendir

Bütün dünya buna inansa, bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa
Uzansak sonsuza

Şu dünyadaki en soylu kişi insafa gelendir
Şu dünyadaki en zengin kişi gönül fethedendir
Şu dünyadaki en üstün kişi insanı sevendir
Şu dünyadaki sevilen kişi sevmeyi bilendir

Bütün dünya buna inansa, bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa
Uzansak sonsuza

4 Eylül 2010 Cumartesi

yeniden istanbul




yaz biterken sevindiğim olayları sıralarsam...
eylül... yağmur...yeniden sonbahar...
derken yeni çıkan kitaplar,
arkadaşımın oğlunun düğün haberi
ve yeniden istanbul...
bu kitap herkes için ayrı bir anlam taşıyor olsa da;
bendeki anlamı ilk gençliğimin yakın tanığı bir yayıncı arkadaşım
ve meslek yaşantımdan kazancım şair dostumla ortak ürünümüz oluşudur.
her şeye anlam katarak yaşamanın bir anlamı yok belki,
ama anlamsız kalmak daha da katlanılır kılmıyor ki hayatı...

güneşli esintili havuzbaşında uzaktaki dostlarla buluşma;
balkonda içilen iki birayla sohbet...

ne kadar sıradan ve sıradışı hayatlar yaşıyoruz, şaşıyorum.
oysa her birimiz bu hayatın başrolündeyiz kendimize göre,
oynadığımız karaktere uygun giyinip davranıyoruz,
rolümüzü benimseyenlerimiz de var , içine sindiremeyenlerimiz de,
en iyisi belki birkaç kişilik canlandırabileceğimiz güldürülerde rol almak olurdu.

Gel gör ki, oyunu en baştan yazmak gerekir...

1 Eylül 2010 Çarşamba

yaz bitti...




oh be hava ne guzel,
benim mevsimim geldi,
hoşgeldin eylul

yaz sıcağını sevenlerin klimalı evleri , ofisleri , yatları olabilir...
yaz sıcağını özleyenler seyahatleri, havaalanlarını, kumu, denizi sevebilirler...

ama eylülü sevmek için bir şemsiye ve bir kazak yeter...