Sayfalar

25 Ekim 2010 Pazartesi

gündelik yaşam hattı



hayatta ayakta kalanlardan mısınız?
cam kenarında mı, yoksa koridorda oturanlardan mısınız?

"hayat beklemez" deyip önceden biletini alanlar,
numaralı koltuklarına önceden gelip kurulur...
"beni almadan gitmez" diyenler peşinden koşar.

en güzeli;
"bunu kaçırsam da başka hayatlardan birinde yer bulurum"
demenin rehavetidir.

24 Ekim 2010 Pazar

mutluluğun resmi


Bebeğine sarılmış çizgi film izlerken uyuyakalan Leyla mutluydu...
Mutluluğun resmi herkese göre farklıydı, kalıcı değildi, günde yüz kere değişebilirdi, demek mutluluk ta resim gibi kalıcı değil anlıktı...
Çocukluğumda mutlu olduğum anları gelişigüzel bellek raflarımdan çekip alırken birden bugün gazetede gördüğüm bir portreye takıldım. Televizyon dizilerinden birinde sorunlu bir ailenin mutsuz çocuğuyla etiketlenmişti bu imaj.

Benimse henüz televizyon renklenmeden önceki renkli çocukluğuma etiketliydi bu resim.
Komşumuz polis emeklisi Melahat Teyze'min eski Hayat Mecmuası ciltleriyle dolu kütüphanesinde geçirdiğim öğledensonralar canlandı birden. Duvarlarında karpuzlu, kızlı takvim ve posterlerden yapılmış kendinden çerçeveli tablolardan biri de bu "ağlayan çocuk"tu.
Daha sonra otobüslerin arka camlarında, dükkanlarda sık sık rastlanan ucuz imgelerden biri oldu, çıktı. Hatta işyerindeki genç bir yöneticimizin yüz ifadesiyle de çok benzeşirdi.


O zamanlar takvim ve posterlerle süslü duvarlarımızda yağlıboya tabloyu ilk kez kuzenimin lisede resim dersi için yaptığı Degas kopyasında görmüştüm. Çok etkilenmiştim.
Mutluluğun resmi buydu işte...artık benim yaptığım resimler de evde duvarlara asılıyordu.

22 Ekim 2010 Cuma

hadi hayırlısı

bir inşaat şirketinin reklamlarında cennet vaadediliyor,
oysa evimizin önünden geçen hafriyat kamyonları sokağı mahvetmekte...
az önce kapının önünde bira içiyordu gençler, tophanedeki galeri baskınına nispet...
daha sonra yatakodamızın altındaki çocuk parkında gececi alkolikler
bağıra çağıra konuşmaya başlayacaklar ...
giderek daha yaşanmaz oluyor sokaklar...
hiç sokağa çıkmak gelmiyor içimden...
dar sokaklarda yürürken gökyüzünü görmek için yarı beline kadar
pencereden sarkıp yukarı bakan teyzeler gibi gri ufuklarda hissediyorum ...
son zamanlarda hiç bir şeye sevinemiyorum, üzülemiyorum,
beni şaşırtan hiç bir şey olmuyor,
yazdan gelen yapışkan bir miskinlik sonbaharın altın rengine bulaşıyor,
hadi hayırlısı...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ağır Ölüm



Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar,
her gün aynı yoldan yürüyenler,
yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,
giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler,
tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar,
beyaz üzerinde siyahı tercih edenler,
gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren
ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış
yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine
“i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da
bu durumu tersine çevirmeyenler,
bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar,
hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler,
ne kadar şanssız oldukları
ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler,
bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar,
bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
anımsayalım her zaman:
yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy

7 Ekim 2010 Perşembe

yeniden istanbul...yeniden merhaba

http://www.facebook.com/pages/Yeniden-Istanbul/144054595639625#!/pages/Yeniden-Istanbul/144054595639625?v=wall

yaşadığımız kent bizim yaşamımızın rengidir.
istanbu'ldaki her küçük sevinç, her büyük acı bu renklerle dillenir.
birimiz belki ilk aşkını yaşamıştır...
ötekimiz ilk büyük kayıbını burada vermiştir...
istanbul kimine göre hep mayıs güneşidir, parlar.
kimine göre ekim yağmurunda hep ıslak ve soğuk kalan sokaklardır.
aslında uçurumun kıyısında yaşadığını bile bile, ne çok yaşanılası bir şehirdir,
"yeniden istanbul" şiir kitabı bütün bunları yeniden düşündürdüğü için çok güzeldir.

3 Ekim 2010 Pazar

Yazdan Kalan



Yazdan Kalan

Kocaman bir yazdan
Kala kala bu deniz kaldı
Baş edilmez bir aşktan
Kala kala bu sevinç
Oysa nasıl da yazdı
Patlayan tomurcuklardan
Her gün döküle döküle
Bu ince çizgi kaldı
Durup kalmak kolaylığı
Tutkularda olmaz ya
Durup kalamadık da
O zaman kuşkular kaldı
Tortular kaldı içimizde
Kocaman yakınlıklardan
Bağırtılar yakınmalar
Ya da sessizlikler kaldı
Kocaman bir yazdan
Batmış bir gemi gibi
Soğuyan kıyılarda
Ürkek gölgeler kaldı