Sayfalar

14 Mart 2010 Pazar

THE DUST OF TIME



"Erken yaşlardan itibaren edebiyat ve şiirle olan ilişkim, beni dil, estetik ve modernizm üzerine olan bütün araştırmalara yaklaştırdı."

Çocuk yaşta duyulan merakla edebiyata, sinemaya, müziğe adanmış hayatlar
ne kadar da kıymetlidir.

Hiç bir gerçek sanat ürünü acı çekmeden yaratılmaz, o acıyı içinde hissederek
ifade edebilme arayışının sonucudur.

"İnsan yazgısı.
Ebediyete dönüş.
Bütün saplantılarım filmlerime girer ve çıkar. Tıpkı bir orkestra enstrümanlarının müziğe girip çıkması, tekrar duyulmak için sessizliğe bürünmeleri gibi.
Saplantılarımızla uğraşmaya mahkum edilmişiz.Aslında tek bir film çekiyoruz, tek bir kitap yazıyoruz. Aynı tema üzerine varyasyon ve fügler."

Tek bir resim yapıyoruz ömür boyu, tek bir kitap okuyoruz ,
tek bir şarkı söylüyoruz,
hepsini yaparken tek bir sesimiz ve söylemimiz var,
hep daha iyisini yapabilmek için
çalışıp didiniyoruz.
Hayat o kadar sade yaşanabilir ki aslında, boş kırgınlıklara, boş alınganlıklara, boş üzüntülere kapılmadan
yaşanmalı...

"Film çekmeye başladığımdan beri hep aynı ekiple çalışıyorum.
Onlar beni tanıyor, ben de onları tanıyorum. Yıllar geçtikçe de her biri benim ailem oldu. Çalışırken beni çok sık sinirlendiriyorlar, ama onları görmeyince çok özlüyorum. "

İnsanın işini sevmesi ve birlikte çalıştığı insanları ailesi gibi görmesi ne büyük mutluluk.

"Bir araba, fotoğrafçı bir arkadaşım sessizce arabayı sürüyor ve yollar.
Sık sık hayatta kendimi dengede ve huzurlu hissettiğim yuvanın,
arkadaşımın kullandığı arabada yanında oturmak olduğunu düşünürüm.
Açık pencere, geçmişe giden manzara."

Theo Angelopoulos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder